Kanla alınan topraklar kanla verilir !
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım,
Yaklaşık bir aydır İsrail'de sular durulmuyor. Her gün birkaç olay var. İsrail, son olaylarda 12 vatandaşını kaybetti. 50 den fazla Arap terörist öldürüldü. Canlı yakalananlar da var, sorgu için tutuklananlar da. İsrail tarafında ağır yaralılar var. Ama iyi haberler geliyor. İnşallah iyileşecekler...
Bakın, yukarıda demin "Araplar" dedim. "Filistinliler" demedim. Neden? Bir konuda anlaşalım. Filistin diye bir devlet yok. Hiç bir zaman da olmadı. Tarihte de yok. Filistinli diye de bir millet de yok. Bunlar Arap anacım. Bildiğin Arap.
"Filistin vardı , İsrail de onların topraklarını işgal etti" diyen var mı?
Yok, olamaz. Derse de saçmalık olur, yanlış olur. Çünkü tarihin hiç bir döneminde böyle bir devlet olmadı. Filistin toprağı dedikleri Batı Şeria bölgesi uluslararası hukukta kimseye ait olmayan İsrail işgali altındaki bölge olarak kabul edilir. Dolayısı ile İsrail hiç bir devletin toprağını çalmadı, işgal etmedi. İşte bu konuda anlaşmak lazım.
Bu Batı Şeria bölgesi var ya, 1948 deki savaşta Ürdün tarafından işgal edilmişti. 1967 deki savaşa kadar (6 günlük savaş) Ürdün işgalinde kaldı. Bu Filistin bozuntuları o zaman neredeydiler? Neden o zaman bir Filistin Devleti kurmaya kalkmadılar?
"Eskiden buraları Araplarındı, buralarda Araplar otururlardı, dolayısıyla, şimdi eski sahibine, yani Araplar'a aittir. " dediğiniz zaman "ne kadar eskiden ?" diye sorarlar adama.
Tamam, o zaman tarihe bir göz atmak gerekli. Atalım da, ne kadar eskiye bakacağız. 100 sene mi,
1000 sene mi, 3000 sene mi? Kaç yıl geriye bakmamız gerek? Eğer o kadar eskilere gidip, o zaman kiminse, şimdi de onların olmalıdır diye düşüneceksek, iyi o zaman, İstanbul'u Bizanslılar'a, Amerika'yı da Kızılderililer'e verelim.
Kaldı ki bu topraklarda her zaman, ama her zaman, bütün sürgünlere bütün yıkımlara rağmen Yahudiler oldu. Kudüs'e bakın, Hebron'a bakın...Toprağına bu kadar sadık bir millet, bir halk, bir kavim daha dünyaya gelmedi. Yok böylesi...Her seferinde geri döndük. Kimsenin gücü bu gerçekleri ret etmeye yetmez.
Biz çok uzaklaşmadan tarihe şöyle bir bakalım. Bu topraklar 400 yıl Osmanlı egemenliği altında kaldıktan sonra Birinci Dünya savaşından sonra İngiliz egemenliğine geçiyor. İngilizler buradaki karışıklık ile başa çıkamıyorlar ve toprakları Milletler Cemiyetine devrediyorlar. Onlar da bölgeyi Araplar'la Yahudiler arasında paylaştırıyorlar.
Yahudiler kabul edip İsrail devletini kuruyorlar. Araplar kabul etmiyorlar. Bir devlet kurmuyorlar. Hala da kuramadılar. Geçen sene bir kere daha denediler, Birleşmiş Milletler kabul etmedi. Bahane ise, "Efendim, Yahudi lobisi var, Amerika veto ediyor." falan filan.
Geçeceksin bunları kardeşim. Bir buçuk milyar Müslüman var. Sen de lobi yap. Yolunu bulacaksın, devletini kuracaksın. Dünya sahnesinde yerini alacaksın. Ondan sonra oturup meseleni siyasetle halledeceksin. Öyle adam bıçaklamakla, bomba patlatmakla devlet kuramazsın. Önce adam olmayı öğreneceksin.
Gerçek olan bir şey varsa Yahudiler buraya göç edene kadar bu toprakların hiç bir değeri yoktu. 1860 yıllarında bütün bu bölgenin nüfusu 350 bin civarında. (Beyaz kitap-Denis Ojalvo) Buna bölgede yaşayan Müslüman olsun, Hristiyan olsun bütün Araplar'la Yahudiler de dahil. Hepsi bu kadar. Ancak buraya Yahudiler gelmeye başladıktan sonra "ande ay Menahem,
ay hen" misali
ekonomik canlanma başlıyor ve Araplar buralara doluşmaya başlıyorlar.
Esas mesele Araplar'ın cahilliği, kültürsüzlüğü, medeniyetsizliği ve tembelliği...
Bakın size bir örnek vereyim. Gazze bölgesi, Yahudilerle Araplar arasında defalarca gitti geldi. En sonunda, 2006 yılında İsrail, tek taraflı bir karar alarak Gazze bölgesinden tamamen çekildi. Orada bir çok Yahudi yerleşim bölgesi vardı. Çiftlikler, seralar, ekili tarım arazileri mevcuttu. Yahudi yerleşimciler bir sürü güzellik yapmışlardı. İsrail çekilme kararı alınca tabi kıyameti kopardılar. Bu kadar emek verdikleri, uğraştıkları ve harcadıkları yerlerini bırakmak istemediler. Sonunda ordu, polis devreye girdi. Yahudileri zorla bölgeden çıkardılar. Milyonlarca dolar değerindeki tesisler, yapılar hepsi Araplar'a kaldı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Aptal Arap'lar hepsini yok ettiler. Şimdi hiç biri kalmadı. Peki bari İsrail bu fedakarlığının karşılığında barışa ulaşabildi mi? Yok ne gezer, barış marış olmadı. Düşmanlık tam gaz devam ediyor. 2014 temmuzunda savaş bir kez daha patladı ve haftalarca devam etti. Yine bir sürü insan öldü.
Hani bu karışıklıklardan rahatsız olanlar, "yahu verin şunların istedikleri toprakları
bitsin bu itiş kakış" diyorlar ya, inanın bu çözüm değil. Olsaydı İsrail bunu denerdi.
İsrail barış için her yolu dener. Al sana, Gazze! Verdik de ne oldu? Verdiğimizle kaldık.
Netanya'nın 30 km kadar güney doğusunda Kfar Saba diye yemyeşil bir kasaba var. Buraya ilk gelen göçmenler toprağın verimli olduğunu görüyorlar. Fakat bölge bataklık ve sivrisinek yuvası. Yıllarca uğraşıyorlar. Kanallar açıp bataklıkları kurutmak için çalışıyorlar. Avustralya'dan okaliptus ağaçları getirtiyorlar. Bu ağaçların özelliği çok miktarda suyu bünyesinde tutabiliyor. Her tarafa bu ağaçları ekiyorlar büyütüyorlar. Sonunda bataklık kuruyor. Uzun yıllar alan bu çalışmanın sonucunda şimdi orası yemyeşil bir kasaba. Ne yapalım şimdi, burayı bu kademsizlere mı verelim? Bu memleketi biz Yahudiler yaptık.
Göz koyma ne olur, çalış senin de olur...
Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum. 1900 lerin başında Siyonizimin babası Theodor Hertzel Osmanlı Sultanı Abdülhamit Han'a gider ve Filistin toprakları karşılığında çok büyük miktarda para teklif eder. Sultanın cevabı tarihe geçer :
-Kanla alınan topraklar kanla verilir, der.
Eskiden şöyleydi, sonradan böyleydi, geç bunları arkadaşım. Daha fazla araştırmak okumak, anlamak gerekmiyor bence. İsrail'i biz Yahudiler yaptık. Çölden bir cennet yarattık.
Kimseye de ikram etmeye niyetimiz yok.
Sultanın dediği gibi ;
Kanla alınan topraklar kanla verilir!
İşte o kadar...
Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım...
Sevgiyle kalın, hoşça kalın...
Aaron Baruch (Ankaralı)
Kaynağın ne diye sorarsanız,
bunlar her kesin bildiği gerçekler...